Daha önce tek araçlık testlerle karşınıza çıkmıştım. Bu seferse Mercedes'in düzenlediği road show'un Antalya ayağında birçok araç kullanma şansım oldu. Geçmişteki testlerde uzun süre geçirebilme şansım olan araçların aksine kısa süreli kullanabildiğim otomobiller hakkında uzun uzun yazamayacağım için beraber olduğumuz sınırlı zaman içerisinde bende bıraktıkları izlenimi aktaracağım.
Direksiyonuna geçtiğim ilk araç, daha önce de Driving Experience Day '11 sırasında kullanma fırsatı bulduğum SLK 200 BlueEFFICIENCY oldu. Daha önce de hayran kaldığım turbo beslemeli 1.8 litre hacimli motorun ürettiği 184 beygir güç ve 270 Nm tork, 7 ileri otomatik şanzımanın harika işleyişiyle birleştiğinde bu metal tavanlı roadster tam bir zevk makinesine dönüşüyor.
1.470 kg boş ağırlığa sahip olan araç cam tavan opsiyonuyla üstü kapalı olduğu hallerde bile ferahlık sağlarken 0'dan 100 km/s sürate 7 saniyede ulaşarak küçük hacimli motorundan beklenmeyen bir performans düzeyi sunuyor.
İç mekan kalitesi tipik Mercedes standartlarında olan aracın bu kısmında süperspor model SLS AMG'den esinlenilmiş. Yuvarlak havalandırma ızgaraları, şık direksiyon simidi ve dik orta konsol şık görünürken hız ve devir göstergelerinin 0 konumlarının aşağıya bakması eski spor araçlardan tanıdık bir tasarım detayı olarak göze çarpıyor.
Sürüşü SLK kadar dinamik olmasa da bu aracın verdiği açık hava keyfini iki kişiyle daha paylaşabilmenizi sağlayan E250 CGI BlueEFFICIENCY Cabriolet yine 1.8 litre hacimli motor bloğunu daha yüksek turbo basıncıyla kullanıyor. 204 beygir güç, 310 Nm tork üretebilen ünite, 5 ileri vitesli otomatik şanzımana sahip cabriolet'yi 7.8 saniyede 100 km/s sürate ulaştırabiliyor.
Direksiyon simidi üç kollu olsa da yeni tasarlanan simitten daha ağırbaşlı bir duruş sergilerken arkasında bulunan ve vitesleri manuel olarak değiştirmeyi sağlayan kulakçıklar işlevsel. Bütün kumandarı el altında olan aracın yüksek süratlerde ortaya çıkan tavan spoileri 160 km/s hızla seyrederken bile iç mekandaki ses seviyesinin düşük kalmasını sağlıyor. Gövdenin burulma direncinin yüksekliğiyse çukurlu yollarda rahatsız edici titreşimlerin oluşmasının önüne geçebiliyor.
Şile'de görüp incelediğim fakat kullanma şansını bulamadığım C250 BlueEFFICIENCY Coupé ise bu sefer elimden kurtulamadı. Ön ve arka kısımları sedan C Serisi'nden çok farklı olmayan bu otomobilin yan çizgisiyse bana kalırsa şu sıralar Mercedes'in sahip olduğu -SLS AMG hariç- en şık tasarımı sunuyor. İç mekan tasarımı sade olsa da opsiyon olarak sunulan paketlerle renklendirilebilen otomobilin sportif yan desteklere sahip ön koltukları vücudu çok iyi sarıyor.
7 ileri vitesli otomatik şanzımanı standart donanımında sunan C250 BlueEFFICIENCY Coupé, aşırı beslemeye sahip 1.8 litre hacimli motorunun ürettiği 204 beygir güç ve 310 Nm torkla performans konusunda sıkıntı yaşamıyor. 0'dan 100 km/s sürate 7.2 saniyede ulaşabilen aracın şanzımanı, bunu yaparken direksiyon simidi arkasına yerleştirilen kulakçıklarla kontrol edilebiliyor.
SUV sevenler için de GLK ve GL Serisi araçlarını hazır bulunduran Mercedes'in küçük arazi aracı GLK'nın 2.1 litre hacimli turbo Diesel motorla donatılan GLK 250 CDI 4 MATIC modelini kullanmadan önce sabırsızlandığımı söylesem yalan olur. Bu kategorideki araçlar dikkatimi çok çekmese de çift egzoz çıkışı, sportif tamponları ve 20 inç çaplı jantlarıyla karşıma çıkan GLK'nın düşüncelerimi biraz daha pozitif yönde etkilediğini belirtmeliyim. İç mekana atılan ilk adımla birlikte dikkatlerden kaçmayan bej deri döşeme ve alüminyum pedal seti, metal konsol kaplaması gibi sportif etkiyi pekiştiriyor.
Aracın sahip olduğu motorun küçük sayılabilecek hacmi ve 1.845 kg'lık boş ağırlığı da hesaba katıldığında yol performansı beklemenin haksızlık olacağını düşünsem de 204 beygir güç ve 500 Nm torkun 7 ileri vitesli otomatik şanzımanla uyumu beklentilerin üzerinde bir dinamiklik sağlıyor. 0'dan 100 km/s sürate 7.9 saniye gibi oldukça başarılı bir sürede ulaşabilen aracın yol tutuş performansı da bu yükseklikte bir araçtan beklenmeyecek kadar iyi.
SUV ailesinin büyük çocuğu GL'nin ülkemizde en çok satılan versiyonu olan GL 350 CDI 4 MATIC, hem dış hem de iç mekanda sunduğu daha ağırbaşlı tasarımla daha ilk bakışta hitap edilen kitleyi belli ediyor. Üç koltuk sırasına sahip olan 5.1 metre uzunluğundaki araç 2.5 tonu bulan boş ağırlığıyla yol üzerinde bir gemi gibi görünse de başarılı motoru sayesinde beklenen performansı sunmakta zorlanmıyor. 224 beygir güç, 510 Nm tork üretebilen 3 litre hacimli turbo Diesel motoru dev gövdeyi 9.5 saniyede 0'dan 100 km/s sürate ulaştırabilirken başarılı frenler sayesinde yüksek süratlerde bile yapılan frenlerde dengeli duruşlar gerçekleştirilebiliyor.
Büyüklüğüne rağmen verdiği performansla şaşırtan bir diğer model de R350 CDI 4MATIC oldu. Station wagon ile MPV arasında bir tasarıma sahip olan R Serisi ülkemizde sık sık karşımıza çıkmasa da aslında büyük aileler için oldukça uygun bir yapıya sahip. Piyasaya ilk çıktığı yıl sahip olduğu yuvarlak ön yüzü yakın zamanda yapılan makyajla Viano'da da kullanılan köşeli farlarla daha şık bir hale getirilen R Serisi, uzun aks mesafesi sunan versiyonunda 5.16 metreye ulaşan bir boya sahip.
Büyük dış ölçüleri sayesinde iç mekanda geniş diz mesafesine sahip 3 sıra koltuk sunabilen aracın koltukları, tahmin edilebileceği gibi sportiflikten çok rahatlık için tasarlanmış. Oldukça sade görünümlü bir orta konsola sahip olan R Serisi'nde dört kollu direksiyon simidi ve direksiyon kolonuna yerleştirilmiş vites kolu bulunuyor.
Araçtan yüksek performans beklenmese de 3 litre hacimli turbo Diesel motorun ürettiği 265 beygir güç ve 620 Nm tork, boş ağırlığı 2.300 kg'ı bulan bu devi 7.7 saniyede 100 km/s sürate ulaştırabiliyor. 7 ileri vitesli otomatik şanzımanı alıştığımız üzere mükemmel çalışan R350 CDI 4MATIC, dört tekerlekten çekiş sistemi sayesinde kalkışlarda oldukça istekli bir şekilde hızlanırken 235 km/s'lik maksimum süratine ulaşmak çok uzun sürmüyor.
R gibi bir crossover segment yaratan bir diğer aileyse CLS. İkinci nesil modelleri geçtiğimiz yıl tanıtılan otomobilin ülkemizde en çok satılan motor seçeneği 3 litre hacimli turbo Diesel olanı. Bu blokla donatılan CLS350 CDI BlueEFFICIENCY, bir Mercedes'ten istediğiniz şeylerin tamamını sunabiliyor. Dış görünüşüyle ilk nesil modellerden daha da fazla dikkat çekebilen CLS Serisi'nin çok dikkat çekmeyen iç mekanı kalite kokuyor.
Çerçevesiz yan camları sportifliği vurgularken ön konsola kadar uzanan deri döşeme ve geniş ahşap kaplama yüzeyler otomobilin lüks yanına dikkat çekiyor. Diğer modellerde de karşılaştığımız şık direksiyon simidinin arkasında bulunan otomatik şanzıman kumandası sayesinde ön koltuklar arasında büyük bir boşluk yaratılırken arka koltuklarda iki kişinin oturabilmesi, arada sunulan ek gözlerle işlevsel bir hale getirilmiş.
Ses yalıtımı harika bir şekilde yapılan ve titreşimsiz çalışan turbo Diesel motoru 265 beygir güç ve 620 Nm tork değeriyle 0'dan 100 km/s sürate 6.2 saniyede ulaşırken 3.5 litre hacimli benzinli modeli gerçekten de gereksiz kılıyor.
Konu benzinli motorlara gelmişken 3.5 litre hacimli v6 üniteye sahip E350 CGI BlueEFFICIENCY Coupé'yi de es geçmeyelim. Sedan E Serisi'nin köşeli hatlarını taşıyan coupé E Serisi dinamik duruşunun yanında bu tasarımdan beklenmedik şekilde sınıfındaki en iyi hava sürtünme katsayısını sunuyor. İç mekan tasarımı diğer E Serisi modelleriyle aynı olan aracın arka kısmında iki kişiye yer var. Daha eski modellerde kullanılan 3 kollu direksiyon simidiyle donatılan test aracımızda manuel vites değişimine izin veren kulakçıklar da bulunuyordu.
Büyük hacminin de verdiği rahatlıkla atmosferik emişli benzinli motoru 292 beygir güç, 365 Nm tork üretebilen araç 7 ileri vitesli otomatik şanzımanla 0'dan 100 km/s sürate 6.3 saniyede ulaşabiliyor ki bu değer, boş ağırlığı 1.700 kg'a yaklaşan bir araç için oldukça iyi.
Mercedes'in binek araçları içerisinde ayrı bir yeri olan S Serisi de test araçları arasındaki en popüler motor seçeneği olan 3 litre hacimli turbo Diesel motorla donatılmıştı. Ülkemizde çevre vergisi aracın kirletme potansiyeline göre alınmadığı için pek de önemi olmasa da Bluetec teknolojisi sayesinde daha az zararlı gaz salınımı yapan S350 CDI, bu sınıfta dinamik dış görünüşün nasıl olması gerektiğinin dersini verir gibi duruyor.
Kalite, testte kullanabildiğim bütün Mercedes modellerinin ortak yanı olsa da S Serisi bu özelliği en ön planda tutan araç. Uzun aks mesafeli versiyonunda insanın evinde olmasını isteyeceği türden donanımlar alınabilen aracın elektrikli olarak ayarlanabilen dört koltuğunda ısıtma, havalandırma ve masaj fonksiyonları bulunuyor. Ön koltukların arkasına yerleştirilen ekranlardan DVD izleyebilen yolcular tam olarak kapanmadıklarında elektrikli olarak yerlerine oturtulan kapılar sayesinde kapı kapamak için bile çok enerji harcamıyor.
Markanın lükse dönük modellerinde sunulan dört kollu direksiyon sistemi ve direksiyon kolonu üzerine yerleştirilen vites koluna sahip olan otomobilin içerisinde bulunan teknolojik oyuncaklarla oynamak bile bir gününüzü alabiliyor.
Kaputunun altında bulunan 3 litre hacimli v6 motor 236 beygir güç ve 540 Nm tork üretebilen S350 CDI, 7 ileri vitesli şanzımanının harika geçişleri eşliğinde 100 km/s sürate 7.7 saniyede ulaşabiliyor. Boş ağırlığı 2 tonun üzerinde olan aracın yüksek süratlerde bile içeriye motor, rüzgar ve yol sesi almaması yapılan süratin de farkında olunmamasıyla sonuçlanıyor. Bu durum bir yere kadar, standart olarak sunulan hız sınırlandırıcıyla bertaraf edilebilse de asıl güveni acil durumlarda inanılmaz gücüyle etkileyen fren sistemi veriyor.
Test sırasında sürme şansım olan AMG ailesine mensup iki aracı bir sonraki makalede özel olarak anlatacağım. O zamana kadar diğer araçların fotoğraflarını buradan inceleyebilirsiniz.