8 Nisan 2012 Pazar
Mercedes-Benz E300 BlueTEC Hybrid
Henüz Türkiye'ye giriş yapmamış araçlarla test sürüşü yapmak her gün başıma gelen bir şey değil. Bu nedenle Mercedes-Benz'in Mart ayının sonunda Stuttgart'ta gerçekleştireceği sürüş organizasyonuna davet edildiğimde cevabını çok düşünmedim. Hatırlayacağınız gibi haberini geçtiğimiz yıl yazdığım E300 BlueTEC Hybrid ile başlayıp biteceği söylenen organizasyonda iki güzel sürpriz daha yaşayıp bambaşka iki serinin araçlarını test etme imkanı da buldum.
Sabah erkenden Daimler AG'nin Stuttgart'ta bulunan merkez binasında verilen kokteyl ve bilgilendirme toplantısıyla başlayan organizasyonda söz alan E Serisi Hibrit Projesinin başı Michael Weiss araç hakkında detaylı bilgiler verirken 1.400 km'yi bulabilen menzil ve aracın iç veya bagaj hacminden çalmayan hibrit ünitesi sunumun dikkat çekici noktalarıydı. Küçük bataryası motor kompartmanına sığdırılabilen otomobilin elektrik motoru da Diesel üniteyle şanzıman arasına yerleştirilmiş. Bu iki bileşen arasında 65 mm gibi oldukça küçük sayılabilecek bir ek mesafe gereksinimi yaratan elektrik motorun yerleşimi gelecekte daha büyük ünitelerin kullanımını da mümkün kılıyor.
Bilgilendirmenin ardından araçlarına dağılan blog yazarları Daimler AG merkez binasının ön avlusunda bekleyen araçlarına kavuşup özellikleri incelemeye başladı. Bilgisayar ve navigasyonu Türkçe ayarlanan test aracımızın içerisine girdiğimizde diğer E Serisi modelleriyle arada fark bulunmadığı görülüyor. Biraz daha dikkatli gözler orta konsola eklenen "Hybrid" logosunu ve hız göstergesinin içerisinde yer alan enerji tüketim şemasını ana farklılıklar olarak algılayabiliyor.
Türkçe konuşan navigasyon sistemimizi kullanarak yola çıktığımızda aracın hibrit olmasının ilk ilginç yanını da görüyoruz. Anahtarı çevirdikten sonra şayet bataryalar yeteri kadar doluysa Diesel motor çalışmıyor. İlk hareketini elektrik motoruyla yapan E300 BlueTEC Hybrid'in turbo Diesel motoru gerektiğinde devreye giriyor.
Kapsamlı bir Start/Stop gibi çalışan "Sailing Mode" neredeyse her frenlemede Diesel motoru durdururken fren enerjisi geri kazanım sisteminin iş başında olduğu gösterge tablosundan izlenebiliyor. 160 km/s sürate kadar kullanımda olan "Sailing Mode" sayesinde bu süratlerde bile otomobilin turbo Diesel motoru sistemden ayrılarak bir kenarda bekletilebiliyor.
Oldukça donanımlı olan test araçlarımızda adaptif cruise control Distronic Plus, tabela tanıma sistemi, şeritte kalma asistanı ve kör nokta uyarısı gibi faydalı elektronik yardımcıların yanında ön koltuk ısıtma ve havalandırma, navigasyon, deri döşeme ön konsol, elektrikli ve destekleri ayarlanabilir ön koltuklar, ahşap ve alüminyum kaplamalar ile geri görüş kamerası gibi donanımlar da bulunuyordu.
Aracımızın 540 litre hacimli bagajı 3 kişinin eşyalarını almakta hiç zorlanmazken iç mekanda sunulan hacim her türlü yolcuyu mutlu edebilecek cinsten. Neredeyse her yeri ayarlanabilen ön koltuklar ve direksiyon simidi sayesinde sürüş pozisyonunuzu kolayca bulabildiğiniz E300 BlueTEC Hybrid'in ne kadar "Alman" olduğuysa ünlü Autobahn sürüşlerinde belli oluyor.
Yüksek süratlerde stabilitesinden hiçbir şey kaybetmeyen otomobilin sadece 100 kg ek ağırlık getiren hibrit sistemine rağmen 1.800 kg'ın üzerinde olan boş ağırlığını hissetmeniz çok zor. Mercedes'in en yaygın motoru olan ve bu haliyle E250 CDI'da da kullanılan 2.1 litre hacimli turbo Diesel ünite 204 beygir güç, 500 Nm tork üretebilirken elektrik motorunun katkısı 27 beygir güç, 250 Nm şeklinde oluyor. Bahsedilen değerler bu seviyede olunca 7.5 saniyelik 0-100 km/s deparı ve 242 km/s'lik maksimum sürati de sürpriz olmuyor. Bu arada Almanya'nın harika yollarında yaptığım yüksek sürat testinde bir Ford Focus RS500'ü kovalarken ulaştığım 235 km/s aracın, Mercedes'in belirttiği değerlere ulaşabildiğini gösteriyor.
Son derece dengeli sürüşüyle etkileyen otomobilin frenleri de Mercedes standartlarında ki lüks donanımlı aracımızın asıl amacı sportif kullanım değildi. Daha dinamik sürüş isteyenler için sunulan pakette çapları 1 inç büyüyen jantlar, güçlenen frenler ve sertleşen süspaniyon sistemi gibi donanımlar bulunuyor. Daha çok konfor ağırlıklı isteklere cevap vermek için tasarlanan test aracımızın sürüşü bu seviyedeyse sportif paketi tahmin bile edemiyorum.
Bu arada çektiğim fotoğraflar arasında aracın station wagon versiyonunu da göreceksiniz. Sürücü değişim noktasında tanıtılan bu otomobili de inceleme imkanı bulurken Avrupa'da bu kasa çeşidinin neden popüler olduğunu da anladık. 700 litreyi zorlayan bagaj hacmi, zemin altında bulunan ve küçük bir otomobilin bagajı kadar hacim sunan bir bölmeyle daha da genişletilebilen aracın arka koltukları hem C hem de D sütununun içerisine yerleştirilmiş kollar yardımıyla yatırılabiliyor. Bu işlem sırasında şayet ön koltuklar geriye getirilmiş veya sırlıkları yatırılmışsa konumlar, arka koltuk sırtlıklarının yatırılmasına müsait bir hale getiriliyor.
Bu arada Mercedes'in "Efficiency Champions" ismini verdiği organizasyon ve küçük yarışma sonucunda yaklaşık 135 km uzunluğundaki parkurda minimum tüketime ulaşan blog yazarları ödüllendirildi. Markanın açıkladığı 4.2 litre/100 km'lik değere 4.3 litre/100 km ile oldukça yaklaşan takım birinciliği kazanırken dur-kalklı dar köy yollarında tattığımız sürüş zevki ve 230 km/s üzerinde süratlere rağmen elde ettiğimiz 7.4 litre/100 km ortalaması oldukça başarılı.
Aracın fiyatından bahsetmemiz gerekirse henüz Türkiye'ye ithalatı olmadığından Almanya fiyatları üzerinden gitmekte yarar var ki bu ülkede standart bir E250 CDI ile E300 BlueTEC Hybrid arasında yaklaşık 3.000 Euro'luk bir fark bulunuyor ki bu da aracın bir iki opsiyonunun toplam fiyatı kadar.
E300 BlueTEC Hybrid testi sırasında çektiğim fotoğraflara buradan ulaşabilirsiniz. Bu arada Stuttgart-Konstanz arasında yaptığımız yolculuğun dönüşünde kullanma şansı bulduğum iki farklı Mercedes modeli hakkında yazacağım yazılar da yakında Agamemnon'da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder